129. ve 130. projelerimiz için gece yola çıkıyoruz. Sabah hemen oluveriyor bile. İşte
karşımızda Isparta. Hepimizde yeni bir şehri haritada boyayacak olmanın verdiği heyecan
her hâlimizden belli.
Gül tarlaları sanki birden açacakmışçasına bizleri sessizce bekliyorlar. Sonra birden
karşımıza karlı dağlar, ardından Burdur Gölü. Cennet gibi bir yerdeyiz, ve bu toprakların
çocuklarıyla tanışacağımız için çok heyecanlıyız.
Keçiborlu ilçesinin Kılıç köyünde okul bahçesindeki kalabalığı görünce enerjimiz birden
yükseliyor, hemen sevgi çemberimizi oluşturuyoruz. Çocuklar biraz şaşkın, biraz da
çekingen, belki de bizler de öyle miyiz? Hemen velilerle de tanışmalıyız!
"Bizde küçük yaşta evlilik yoktur!"
"Bir kızım öğretmen, diğeri üniversitede okuyor, en küçük de lise sınavına hazırlanıyor."
Duymayı en çok istediğim, en güzel cümleler bunlar, nasıl seviniyorum işitince bilemezsiniz!
Çocuklardan da "Ne olmak istiyorsunuz?" soruma karşılık cevaplar yağmur gibi yağıyor:
Doktor, polis, öğretmen, mühendis, veteriner... Farklı başka meslekleri de bugün
öğrenecekler.
Birden lavanta tarlalarının geçen mayıstan kalmış kokusu dolduruyor ortalığı, zilimiz çalmış
bile, etkinliklerimiz başlasın!
Bir sınıfta "Minik Bilim", diğerinde "Çocuk Edebiyatı", "Origami", "Müzikli Oyunlar"... Her biri
birbirinden farklı bu etkinliklerin ortak noktaları; bilimsel merakı, yaratıcı düşünmeyi ve hayal
gücünü kamçılamak.
Veliler için özel sunum da ilk saatimizde, çok kalabalık bir salonla karşı karşıyayız ve yoğun
ilgi var!
Ders aralarında oyunlar, farklı farklı.. Özellikle de çok sevdikleri voleybolu her aralıkta
oynuyoruz. Etkinlik saatlerinin bitişinde ise hepimiz dışarı çıkıyoruz. Halaylarla, oyun
havalarıyla iyice ısınıyoruz, güneşimiz de bizi terk etmiyor hiç!
Okuldan ayrılırken, dersem gerçekten ayrıldık zannetmeyin sakın. Biz gittiğimiz her okulla sımsıkı kenetleniyoruz aslında. Kılıç köyünde de böyle olduk. Belki de her birimiz
bahçesindeki dev çam ağaçlarına dönüştük, kim bilir?
O günlük kalacağımız odalarımıza giderken hepimizin üstünde tatlı bir yorgunluk var, benim
aklıma "Güneşin Çocukları" kitabıyla Sevim Ak geliyor o anlarda. Acaba önümüzde uzanan
ovalara dalıp kaldı mı o da bizler gibi; bu çocuklar da mutlaka başaracak, onlar da
hayallerine ulaşacaklar diye içi umutla sımsıcak oluvermiştir belki tam da burada.
Ertesi gün, erkenden kalkıyoruz.
Bahçedeki badem ağacı gece sessizce çiçeklerini açmış, bizleri bekliyor bir sonraki
okulumuza uğurlamak için. Yollara düşüyoruz yeniden, Isparta’yı şimdilik arkamızda
bırakarak.
Afyonkarahisar’dayız. Dinar ilçesinin Çiçektepe köyünde evlerin camlarında bizleri
bekleyenlere el sallayarak okul bahçesine giriyoruz. Adeta bayram gibi karşılanıyoruz,
hemen soğuktan buz kesmiş elleri sımsıkı tutup sabah sporumuza başlıyoruz, herkes çok
heyecanlı! Sonrasında hemen sınıflara dağılıyoruz. Sabırsızlıkla bekliyor hepsi bizleri.
Etkinlik aralarında ise futbol, mendil kapmaca ve ek olarak farklı çocuk oyunları oynuyoruz
hep birlikte.
Herkesin gözleri ışıl ışıl, yeni oyunları o kadar beğendiler ki "Abla, keşke her günümüz böyle
geçse," diyenler mi istersiniz, "Keşke bizim öğretmenimiz olsanız," diyen mi...
Bugünün en büyük sürprizi ise kar taneleri... İlerleyen saatlerde bize veda etmek için geri
dönecek olan kar, şimdilik sessizce yağıyor. Arka planda ise etkinlikler sürüyor, kitaplar
düzenleniyor, oyuncaklar, diğer düzenlemeler derken her biri arı gibi çalışan canım gönüllü
arkadaşlarım, aynı anda kalplerine teker teker çocukları ekliyorlar. Gün sonunda bunların
hepsi yavaşça son fotoğrafımıza dolarken, şimdilik veda vakti, demek zorunda kalıyoruz.
İleride, güzel günlerde yeniden görüşeceğiz nasılsa!
Söz veriyoruz, tabii ki de mektup yazacağız... Ama en önemli sözü yine çocuklardan alıyoruz:
"Çalışıp sizlerden daha iyi yerlere geleceğiz!" Bir yanımız hep orada artık.
Bir Çocuk Bir Umut otobüsüne ayağını basan biri, bundan sonra anlamlandırmaya çalıştığı
her şeyi farklı bir yönden algılamaya başlar. Aynı zamanda bu farklı dünyanın da bir parçası
olmuştur, ve artık gördüğü, hissettiği, gönül bağı kurduğu her şeyden sorumludur. Eğer bir
çocuğun dünyasının içindeyseniz bu sorumluluk hâliyle daha da ağır.
Biz 130. Projemizi sonlandırdık. Neden yoldaydık? Aradığımız bir şeyi bulmak için mi onca
yol gittik, gittiğimiz yerde kendimizi mi bulmaya çalıştık? Bir yaş daha mı büyüdük, yoksa
ilkokula geri mi döndük; bilinir, bilinmez.
Kulağımızda hâlâ " Hayat Bayram Olsa" ile ilerlediğimiz yolun sonu İstanbul. Rüyadan
uyanırcasına şehrin kalabalığına karışırken, aklımın hep bir köşesinde o güzel insanlar;
çocuklar, öğretmenler, gönüllü dostlar. Hangi birinizi, nasıl unutabilirim?
İyi ki varsınız. Daha gidecek çok yolumuz var.